Parlayan Nur

Hz. Ebu Hureyre (ra)’den: “Allahu Teâlâ, Hz. Adem (as)’i yarattığı ve ruh üflediği zaman, Adem hapşırdı ve Elhamdülillah diyerek, izni ile Teâlâ’ya hamdetti. Rabb’i de ona: ”“ Ey Adem, Yerhamukallah (Allah sana rahmet etsin), (mukarreb) meleklerden şu oturan gruba git ve “Esselamü aleyküm” de, dedi. Hz. Adem öyle yaptı. Hitabettiği melekler: ”“ Ve aleyke’s-selamu ve rahmetullahi ve berekatuhu, diye karşılık verdiler. Sonra Adem (as) Rabb’ine döndü. Rabb’i ona: ”“ Bu cümle senin ve evlatlarının aralarındaki selamlaşmadır, dedi. Allahu Teâlâ Hz. leri, elleri kapalı olduğu halde Adem’e: ”“ Dilediğini seç, dedi. Hz. Adem: ”“ Rabb’imin sağ elini seçtim! Rabb’imin iki eli de sağdır, mübarektir, dedi. Sonra Allahu Teâlâ Hz.leri sağ elini açtı. İçinde Hz. Adem ve onun zürriyeti (nin emsalleri) vardı. Hz. Adem (as): ”“ Ey Rabbim, bunlar nedir? dedi. Rabb’i Teâlâ: ”“ Bunlar senin zürriyetindir, dedi. Her insanın, iki gözünün arasında ömrü yazılıydı. Aralarında biri hepsinden daha parlak, daha nurlu idi. Hz. Adem: ”“ Ey Rabbim bu kimdir? dedi. Rabb’i Teâlâ Hz.leri: ”“ Bu senin oğlun Davud’dur. Ben ona kırk yıllık ömür takdir ettim, dedi. Adem (as): ”“ Ey Rabbim onun ömrünü uzat, talebinde bulundu. Rabb’i Teâlâ: ”“ Bu ona takdir edilmiş olandır, deyince Adem: ”“ Ey Rabbim, ben ona kendi ömrümden altmış senesini verdim, diye ısrar etti. Bunun üzerine Rabb’i Teâlâ: ”“ Sen ve bu (talebin berabersiniz). Sonra Adem cennete yerleştirildi. Allah’ın dilediği kadar orada kaldı. Sonra cennetten(arza) indirildi. Adem burada kendi ecelini yıl be yıl sayıp hesaplıyordu. Derken ölüm meleği geldi. Hz. Adem (as) ona: ”“ Acele ettin, erken geldin. Bana bin yıl ömür takdir edilmişti, dedi. Melek: ”“ İyi ama sen oğlun Davud’a altmış senesini verdin, dedi. Ne var ki o bunu inkâr etti, zürriyeti de inkâr etti; o unuttu, zürriyeti de unuttu.” Resûlullah (sav) ilâve etti: ”“ O günden itibaren yazma ve şahidlik emredildi.

Oruç

Abdullah İbnu Amr İbni’l-Âs (radıyallahu anh) anlatıyor. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’e benim “Hayatta kaldığım müddetçe vallahi gündüzleri oruç tutacağım geceleri de namaz kılacağım” dediğim haber verilmiş. Beni çağırtarak: “Sen böyle böyle söylemişsin doğru mu?” dedi. “Annem babam sana feda olsun, evet böyle söyledim ey Allah’ın Resûlü” dedim. “İyi ama, dedi, sen buna güç yetiremezsin, bazan oruç tut, bazan ye; gece kalk, uyu da. Ayda üç gün tut (bu yeter), zira hayırlı işleri Allah on misliyle kabul ederek ücret veriyor. Bu üç gün, aynen yıl orucu yerine geçer” buyurdu. Ben: “Söylediğinizden daha fazlasına güç yetiririm” dedim. “Öyleyse, dedi, bir gün oruç tut, iki gün ye” Ben tekrar “Bundan başkasına da güç yetiririm” dedim. “Öyleyse, dedi, bir gün tut, bir gün ye. Bu Hz. Dâvud aleyhisselam’ın orucudur. Bu en kıymetli oruçtur -veya en efdal oruçtur.-” Ben yine: “Ben bundan daha fazlasına güç yetiririm” dedim. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): “Bundan efdali yoktur” buyurdu.

Hadislerde Hz Davud

Ebü’d-Derdâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Hz. Dâvud (aleyhisselâm)’un duaları arasında şu da vardır: “Allahım! Senden sevgini ve seni sevenlerin sevgisini ve senin sevgine beni ulaştıracak ameli taleb ediyorum. Allah’ım! Senin sevgini nefsimden, âilemden, malımdan, soğuk sudan daha sevgili kıl.”

Ebü’d-Derdâ der ki: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hz. Dâvud’u zikredince, onu “insanların en âbidi (yani çok ve en ihlaslı ibadet yapanı)” olarak tavsif ederdi.”

Kuran’da Zebur İsminin Geçtiği Ayetler

(NİSA suresi 163. ayet) (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

اِنَّا اَوْحَيْنَا اِلَيْكَ كَمَا اَوْحَيْنَا اِلٰى نُوحٍ وَالنَّبِيّٖنَ مِنْ بَعْدِهٖ وَاَوْحَيْنَا اِلٰى اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَعٖيسٰى وَاَيُّوبَ وَيُونُسَ وَهٰرُونَ وَسُلَيْمٰنَ وَاٰتَيْنَا دَاوُدَ زَبُورًا

Okunuş
İnna evhayna ileyke kema evhayna ila nuhiv ven nebiyyine mim ba’dih, ve evhayna ila ibrahime ve ismaile ve ishaka ve ya’kube vel esbati ve isa ve eyyube ve yunuse ve harune ve suleyman, ve ateyna davude zebura.

Diyanet
Biz, Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik.

S. Yıldırım
Nuh’a ve ondan sonraki nebîlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrâhim’e, İsmâil’e, İshak’a, Yâkub’a ve torunlarına, Îsâ’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a da Zebur’u verdik.

(İSRÂ suresi 55. ayet) (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)

وَرَبُّكَ اَعْلَمُ بِمَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيّٖنَ عَلٰى بَعْضٍ وَاٰتَيْنَا دَاوُدَ زَبُورًا

Okunuş
Ve rabbuke a’lemu bi men fis semavati vel ard, ve le kad faddalna ba’dan nebiyyine ala ba’div ve ateyna davude zebûra.

Diyanet
Hem Rabbin göklerde ve yerde kim varsa daha iyi bilir. Andolsun, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Dâvûd’a da Zebûr’u verdik.

S. Yıldırım
Hem senin Rabbin, göklerde ve yerde olan kim varsa hepsini pek iyi bilir. Biz nebîlerden bazısını bazısına üstün kıldık, nitekim Davud’a da Zebûr’u verdik.

(ENBİYÂ suresi 105. ayet) (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)

وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِى الزَّبُورِ مِنْ بَعْدِ الذِّكْرِ اَنَّ الْاَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِىَ الصَّالِحُونَ

Okunuş
Ve le kad ketabna fiz zeburi mim ba’diz zikri ennel erda yerisuha ibadiyes salihûn.

Diyanet
Andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, “Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır” diye yazmıştık.

S. Yıldırım
Şu kesindir ki Biz Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zeburda da: “Dünyaya salih kullarım varis olacaklar. Dünya onlara kalacak” diye yazmışızdır.

Kuran’da Davud İsminin Geçtiği Ayetler

(BAKARA suresi 251. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

فَهَزَمُوهُمْ بِاِذْنِ اللّٰهِ وَقَتَلَ دَاوُدُ جَالُوتَ وَاٰتٰیهُ اللّٰهُ الْمُلْكَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَهُ مِمَّا يَشَاءُ وَلَوْلَا دَفْعُ اللّٰهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَفَسَدَتِ الْاَرْضُ وَلٰـكِنَّ اللّٰهَ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْعَالَمٖينَ

Okunuş
Fe hezemuhum bi iznillahi ve katele davudu calute ve atahullahul mulke vel hikmete ve allemehu mimma yeşa’, ve lev la def’ullahin nase ba’dahum bi ba’dil le fesedetil ardu ve lakinnellahe zu fadlin alel âlemîn.

Diyanet
Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût’u öldürdü. Allah, ona (Davud’a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir.

S. Yıldırım
Derken Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Dâvud Câlut’u öldürdü, Allah ona hükümdarlık ve hikmet verdi ve dilediği birçok şey öğretti. Eğer Allah bazı insanların şerrini bazıları ile önlemeseydi dünyadaki nizam bozulurdu. Lâkin Allah âlemlere büyük lütuf ve inayet sahibidir.

(NİSA suresi 163. ayet) (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

اِنَّا اَوْحَيْنَا اِلَيْكَ كَمَا اَوْحَيْنَا اِلٰى نُوحٍ وَالنَّبِيّٖنَ مِنْ بَعْدِهٖ وَاَوْحَيْنَا اِلٰى اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَعٖيسٰى وَاَيُّوبَ وَيُونُسَ وَهٰرُونَ وَسُلَيْمٰنَ وَاٰتَيْنَا دَاوُدَ زَبُورًا

Okunuş
İnna evhayna ileyke kema evhayna ila nuhiv ven nebiyyine mim ba’dih, ve evhayna ila ibrahime ve ismaile ve ishaka ve ya’kube vel esbati ve isa ve eyyube ve yunuse ve harune ve suleyman, ve ateyna davude zebura.

Diyanet
Biz, Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik.

S. Yıldırım
Nuh’a ve ondan sonraki nebîlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrâhim’e, İsmâil’e, İshak’a, Yâkub’a ve torunlarına, Îsâ’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a da Zebur’u verdik.

(MÂİDE suresi 78. ayet) (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

لُعِنَ الَّذٖينَ كَفَرُوا مِنْ بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ عَلٰى لِسَانِ دَاوُدَ وَعٖيسَى ابْنِ مَرْيَمَ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ

Okunuş
Luinellezine keferu mim beni israile ala lisani davude ve isebni meryem, zalike bima asav ve kanu ya’tedûn.

Diyanet
İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lânetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü.

S. Yıldırım
İsrailoğullarından küfre sapanlar hem Davud’un, hem de Meryem oğlu Îsâ’nın lisanı ile lânetlendiler. Bunun sebebi onların isyan etmeleri ve taşkınlık edip haddi aşmaları idi.

(EN’ÂM suresi 84. ayet) (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

وَوَهَبْنَا لَهُ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ كُـلًّا هَدَيْنَا وَنُوحًا هَدَيْنَا مِنْ قَبْلُ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهٖ دَاوُدَ وَسُلَيْمٰنَ وَاَيُّوبَ وَيُوسُفَ وَمُوسٰى وَهٰرُونَ وَكَذٰلِكَ نَجْزِى الْمُحْسِنٖينَ

Okunuş
Ve vehebna lehu ishaka ve ya’kub, kullen hedeyna, ve nuhan hedeyna min kablu ve min zurriyyetihi davude ve suleymane ve eyyube ve yusufe ve musa ve harun, ve kezalike neczil muhsinîn.

Diyanet
Biz ona İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. Daha önce Nûh’u da hidayete erdirmiştik. Zürriyetinden Dâvud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Hârûn’u da. İyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.

S. Yıldırım
Biz ona İshak ile Yâkub’u ihsan ettik ve her birini nübüvvete erdirdik. Daha önce de Nuh’u ve onun neslinden Davud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Mûsâ’yı ve Harun’u da nübüvvete erdirdik. Biz iyi hareket edenleri işte böyle ödüllendiririz.

(İSRÂ suresi 55. ayet) (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)

وَرَبُّكَ اَعْلَمُ بِمَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيّٖنَ عَلٰى بَعْضٍ وَاٰتَيْنَا دَاوُدَ زَبُورًا

Okunuş
Ve rabbuke a’lemu bi men fis semavati vel ard, ve le kad faddalna ba’dan nebiyyine ala ba’div ve ateyna davude zebûra.

Diyanet
Hem Rabbin göklerde ve yerde kim varsa daha iyi bilir. Andolsun, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Dâvûd’a da Zebûr’u verdik.

S. Yıldırım
Hem senin Rabbin, göklerde ve yerde olan kim varsa hepsini pek iyi bilir. Biz nebîlerden bazısını bazısına üstün kıldık, nitekim Davud’a da Zebûr’u verdik.

(ENBİYÂ suresi 78. ayet) (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)

وَدَاوُدَ وَسُلَيْمٰنَ اِذْ يَحْكُمَانِ فِى الْحَرْثِ اِذْ نَفَشَتْ فٖيهِ غَنَمُ الْقَوْمِ وَكُنَّا لِحُكْمِهِمْ شَاهِدٖينَ

Okunuş
Ve davude ve suleymane iz yahkumani fil harsi iz nefeşet fihi ğanemul kavm, ve kunna li hukmihim şahidîn.

Diyanet
Dâvûd ile Süleyman’ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit olmuştuk.

S. Yıldırım
Davud ile Süleyman’ı da… Hani bir defasında onlar bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı. Şöyle ki: Geceleyin bir grup insanın koyun sürüsü ekin tarlasına yayılmış, zarar vermişti. Biz de onların bu hükümlerine tanık oluyorduk.

(ENBİYÂ suresi 79. ayet) (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)

فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمٰنَ وَكُلًّا اٰتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًا وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُدَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَ وَكُنَّا فَاعِلٖينَ

Okunuş
Fe fehhemnaha suleyman, ve kullen ateyna hukmev ve ilmev ve sehharna mea davudel cibale yusebbihne vet tayr, ve kunna failîn.

Diyanet
Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik.

S. Yıldırım
Biz çözümü ihtiva eden hükmü Süleyman’a bildirdik. Bununla beraber, her birine bir hüküm ve bir ilim verdik. Dağları ve kuşları Davud’un emrine verdik. Onunla beraber takdis ve ibadet ederlerdi. Biz dilediğimiz her şeyi yapma kudretine sahibiz.

(NEML suresi 15. ayet) (Resmi: 27/İniş:48/Alfabetik:81)

وَلَقَدْ اٰتَيْنَا دَاوُدَ وَسُلَيْمٰنَ عِلْمًا وَقَالَا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى فَضَّلَنَا عَلٰى كَثٖيرٍ مِنْ عِبَادِهِ الْمُؤْمِنٖينَ

Okunuş
Ve le kad ateyna davude ve suleymane ilma, ve kalel hamdu lillahillezi faddalena ala kesirim min ibadihil mu’minîn.

Diyanet
Andolsun! Biz Dâvûd’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar, “Hamd, bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a mahsustur” dediler.

S. Yıldırım
Biz Davud’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar da: “Bizi mümin kullarının çoğuna üstün kılan Allah’a hamd olsun.” dediler.

(NEML suresi 16. ayet) (Resmi: 27/İniş:48/Alfabetik:81)

وَوَرِثَ سُلَيْمٰنُ دَاوُدَ وَقَالَ يَا اَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ وَاُوتٖينَا مِنْ كُلِّ شَیْءٍ اِنَّ هٰـذَا لَهُوَ الْفَضْلُ الْمُبٖينُ

Okunuş
Ve verise suleymanu davude ve kale ya eyyuhen nasu ullimna mentikat tayri ve utina min kulli şey’, inne haza le huvel fadlul mubîn.

Diyanet
Süleyman, Dâvûd’a varis oldu ve, “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lütuftur” dedi.

S. Yıldırım
Süleyman Davud’a vâris oldu ve “Ey insanlar, bize kuşların dili öğretildi ve daha her şeyden bolca nasip verildi. Gerçekten bunlar âşikâr lütuflardır.” dedi.

(SEBE’ suresi 10. ayet) (Resmi: 34/İniş:58/Alfabetik:91)

وَلَقَدْ اٰتَيْنَا دَاوُدَ مِنَّا فَضْلًا يَا جِبَالُ اَوِّبٖى مَعَهُ وَالطَّيْرَ وَاَلَنَّا لَهُ الْحَدٖيدَ

Okunuş
Ve le kad ateyna davude minna fadla, ya cibalu evvibi meahu vet tayr, ve elenna lehul hadîd.

Diyanet
(10-11) Andolsun, Davud’a tarafımızdan bir lütuf verdik. “Ey dağlar! Kuşların eşliğinde onunla birlikte tespih edin” dedik ve “(Bütün vücudu örtecek) zırhlar yap, işçilikte de ölçüyü tuttur diye demiri ona yumuşattık. “Salih amel işleyin. Çünkü ben sizin yaptıklarınızı görürüm” diye vahyettik.

S. Yıldırım
(10-11) Biz Davud’a tarafımızdan bir imtiyaz verdik: “Ey dağlar! Ey kuşlar! Onunla beraber tesbih edin, şevke gelip Allah’ın yüceliğini terennüm edin.” dedik. Ayrıca demiri ona yumuşattık (demiri şekillendirme kudreti verdik) “Bütün bedeni örtecek uzun zırhlar yap, onları dokumada intizama dikkat et ve siz de ey Davud ailesi! Hepiniz faydalı ve makbul işler yapınız, çünkü Ben yaptıklarınızı görüyorum.” buyurduk.

(SEBE’ suresi 13. ayet) (Resmi: 34/İniş:58/Alfabetik:91)

يَعْمَلُونَ لَهُ مَا يَشَاءُ مِنْ مَحَارٖيبَ وَتَمَاثٖيلَ وَجِفَانٍ كَالْجَوَابِ وَقُدُورٍ رَاسِيَاتٍ اِعْمَلُوا اٰلَ دَاوُدَ شُكْرًا وَقَلٖيلٌ مِنْ عِبَادِىَ الشَّكُورُ

Okunuş
Ya’melune lehu ma yeşau mim meharibe ve temasile ve cifanin kel cevabi ve kudurir rasiyat, i’melu ale davude şukra, ve kalilum min ibadiyeş şekûr.

Diyanet
Cinler, Süleyman için dilediği biçimde kaleler, heykeller, havuz gibi çanaklar ve sabit kazanlar yapıyorlardı. Ey Davûd ailesi, şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır.

S. Yıldırım
O cinler ona kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanak ve leğenler, sabit kazanlar gibi istediği şeyleri yaparlardı. Ey Davud hanedanı, şükür gayreti içinde olun. Kullarımdan gereği gibi şükredenler çok azdır.

(SÂD suresi 17. ayet) (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

اِصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُدَ ذَا الْاَيْدِ اِنَّهُ اَوَّابٌ

Okunuş
İsbir ala ma yekulune vezkur abdena davude zel eydi innehu evvâb.

Diyanet
Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güçlü kulumuz Dâvûd’u hatırla. O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi.

S. Yıldırım
Onlar ne derlerse desinler sen sabret ve güçlü kuvvetli bir kulumuz olan Davud’u hatırla. Çünkü o daima Allah’a yönelirdi.

(SÂD suresi 22. ayet) (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

اِذْ دَخَلُوا عَلٰى دَاوُدَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ قَالُوا لَا تَخَفْ خَصْمَانِ بَغٰى بَعْضُنَا عَلٰى بَعْضٍ فَاحْكُمْ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَلَا تُشْطِطْ وَاهْدِنَا اِلٰى سَوَاءِ الصِّرَاطِ

Okunuş
İz dehalu ala davude fe fezia minhum kalu la tehaf, hasmani beğa ba’duna ala ba’din fahkum beynena bil hakki ve la tuştit vehdina ila sevais sirât.

Diyanet
Hani Dâvûd’un yanına girmişlerdi de Dâvûd onlardan korkmuştu. Onlar, “Korkma! Biz, iki davacı grubuz. Birimiz diğerine haksızlık etmiştir. Aramızda adaletle hükmet. Zulmetme ve bizi hak yola ilet” dediler.

S. Yıldırım
(21-22) O mahkemeleşen hasımların olayından haberin oldu mu? Onlar mâbedin duvarına tırmanıp Davud’un yanına birden girince o, onlardan ürktü. Onlar da “Korkma! dediler, biz sadece birbirimize hakkı geçen iki dâvalıyız. Senden dileğimiz: Aramızda adaletle hükmet, haktan uzaklaşma ve bize tam doğruyu göster.”

(SÂD suresi 24. ayet) (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

قَالَ لَقَدْ ظَلَمَكَ بِسُؤَالِ نَعْجَتِكَ اِلٰى نِعَاجِهٖ وَاِنَّ كَثٖيرًا مِنَ الْخُلَطَاءِ لَيَبْغٖى بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَقَلٖيلٌ مَا هُمْ وَظَنَّ دَاوُدُ اَنَّمَا فَتَنَّاهُ فَاسْتَغْفَرَ رَبَّهُ وَخَرَّ رَاكِعًا وَاَنَابَ

Okunuş
Kale le kad zalemeke bi suali na’cetike ila niacih, ve inne kesiram minel huletai le yebği ba’duhum ala ba’din illellezine amenu ve amilus salihati ve kalilum ma hum, ve zanne davudu ennema fetennahu festağfera rabbehu ve harra rakiav ve enâb. (24. Ayet, secde ayetidir.)

Diyanet
Davud dedi ki: “Andolsun, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemek suretiyle sana zulmetmiştir. Esasen ortakların pek çoğu birbirine haksızlık eder. Ancak iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar da pek azdır.” Dâvûd, bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı. Derken Rabbinden bağışlama diledi, eğilerek secdeye kapandı ve Allah’a yöneldi.

S. Yıldırım
Dâvud: “Doğrusu, senin tek koyununu, kendi koyunlarına katmak istemekle o sana haksızlık etmiştir. Zaten malda ortak olanların çoğu birbirlerine haksızlık ederler. Ancak gerçekten iman edip makbul ve güzel davranışlarda bulunanlar böyle yapmazlar. Onlar da o kadar azdır ki!” Davud kendisini imtihan ettiğimizi anladı, derhal Rabbinden mağfiret diledi, eğilip secdeye kapandı ve Allah’a yöneldi.

(SÂD suresi 26. ayet) (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

يَا دَاوُدُ اِنَّا جَعَلْنَاكَ خَلٖيفَةً فِى الْاَرْضِ فَاحْكُمْ بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعِ الْهَوٰى فَيُضِلَّكَ عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ اِنَّ الَّذٖينَ يَضِلُّونَ عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدٖيدٌ بِمَا نَسُوا يَوْمَ الْحِسَابِ

Okunuş
Ya davudu inna cealnake halifeten fil erdi fahkum beynen nasi bil hakki ve la tettebiil heva fe yudilleke an sebilillah, innellezine yedillune an sebilillahi lehum azabun şedidum bima nesu yevmel hisâb.

Diyanet
Ona dedik ki: “Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah’ın yolundan saptırır. Allah’ın yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır.”

S. Yıldırım
“Davud! Biz seni ülkede hükümdar yaptık, sen de insanlar arasında adaletle hükmet, keyfine uyma ki seni Allah yolundan saptırmasın.” Allah yolundan sapanlara hesap gününü unuttukları için, şiddetli bir azap vardır.

(SÂD suresi 30. ayet) (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

وَوَهَبْنَا لِدَاوُدَ سُلَيْمٰنَ نِعْمَ الْعَبْدُ اِنَّهُ اَوَّابٌ

Okunuş
Ve vehebna li davude suleyman, ni’mel abd, innehu evvâb.

Diyanet
Dâvûd’a Süleyman’ı bağışladık. O ne güzel kuldu! Şüphesiz o, Allah’a çok yönelen bir kimse idi.

S. Yıldırım
(Bunları belirttikten sonra tekrar Davud’un kıssasına dönelim:) Davud’a evlat olarak Süleyman’ı ihsan ettik. Süleyman ne güzel kuldu! Hep Allah’a yönelirdi.